
CİSEF BAŞKANI PSİKOTERAPİST DR. CEM KEÇE: “CİNSELLİK BEDENLE BİRLİKTE RUHLARIN DA BULUŞMASIDIR!”
Cinsel Sağlık Dernekleri Federasyonu (CİSEF) uzmanlarına göre evliliklerde cinselliğin zamanla bir rutine dönüşmesi, çiftlerin ilişkisini derinden etkileyebilecek sorunlara kapı aralıyor. CİSEF cinsel terapistleri, cinselliğin duygusuzlaştığı ve hatta unutulmaya yüz tuttuğu ilişkilerde hem duygusal bağın zayıfladığına hem de bireylerin psikolojik dengesinin bozulabileceğine dikkat çekiyor.
CİNSELLİKTE BEDENLERLE BİRLİKTE RUHLAR DA TEMAS EDER…
CİSEF Başkanı Psikoterapist Dr. Cem Keçe, evliliği iki yabancının birbirini tanıyarak önce sevgili, sonra eş, en sonunda ise “bir” olduğu uzun soluklu bir yolculuk olarak tanımlıyor. Dr. Keçe, bu yolculukta cinselliğin yalnızca fiziksel bir ihtiyaç değil, aynı zamanda derin bir duygusal iletişim biçimi olduğunu vurguluyor: “Cinsellik hazdan ibaret değildir; çiftin duygusal yakınlığını, ruhsal uyumunu ve yaşam ortaklığını pekiştiren en güçlü dildir. Bu dilin sıradanlaşmasına izin verilmemeli; her buluşma, özenle hazırlanmış, anlam yüklü bir ritüele dönüştürülmelidir. Çünkü tatmin edici cinsellik, yalnızca bedenlerin değil, ruhların da temas ettiği bir deneyimdir. Eğer bu bağ rutinleşirse, anlam kaybolur ve geriye yalnızca mekanik bir eylem kalır. Ritüel olarak yaşanan cinsellik dikkat, özen, duyarlılık ve farkındalık gerektirir. Her dokunuş, eşin varlığını yeniden kutlamak; her öpüş, hâlâ arzulandığını göstermek anlamına gelir. Ritüel cinselliğin içinde sürpriz, oyun, zaman, emek ve derinlik vardır. Bu yalnızca şehveti değil, aynı zamanda güveni, sadakati ve aidiyet hissini de besler. Böylece çiftler hem birbirlerinin bedenlerini hem de ruhlarını yeniden keşfeder.”
CİNSEL YAŞAMDA RUTİN İLE RİTÜEL ARASINDAKİ FARK NİYETTİR…
Dr. Keçe, rutinle ritüel arasındaki ince çizgi olduğunu vurgulayarak “Cinsel yaşamda rutinle ritüel arasındaki fark niyettedir. Aynı pozisyon, aynı mekân, hatta aynı gün bile olsa, eğer içinde bilinç, özen ve bağlılık varsa bu bir ritüeldir. Ama eğer özensizce, otomatik bir alışkanlıkla duygudan yoksun biçimde yapılıyorsa bu yalnızca bir rutindir. Rutin cinsellik çiftleri birbirinden uzaklaştırabilirken; ritüel cinsellik, aradaki bağı sürekli yeniler. Ritüel de tekrar edilebilir ama rastgele değildir. Anlam yüklenmiş, özel bir zamandır. Ritüel olarak yaşanan cinsellik, çiftin bağını derinleştirir. Fiziksel birleşmenin ötesine geçer, ruhsal bir yakınlaşmaya dönüşür. Bunun için cinselliği zaman ayırarak, hazırlanarak özel bir ritüel halin getirmek gerekir” dedi.
CİNSELLİK EVLİLİĞİN AYNASIDIR
CİSEF Başkan Yardımcısı Dr. Fatma Coşar, evliliğin ilk yıllarında yoğun bir tutkuyla yaşanan cinsel hayatın, zamanla gündelik yaşamın baskısı altında sıradanlaşabildiğini belirterek “Çoğu çift için evliliğin ilk yıllarında cinsel yaşam tutkuyla başlar; keşiflerin, arzuların, heyecanın ve yeniliğin peşinde koşulan bir dönemi temsil eder. Ancak zamanla evlilik, iş stresi, çocuklar, yorgunluk, sorumluluklar ve hayatın temposu içinde cinsel yaşam kolayca sıradanlaşabilir. Cinsellik, sevgi dolu bir paylaşım olmaktan çıkar, yerine getirilmesi gereken bir görev haline gelir. Yatak paylaşılır ama temas azalır. Artık neyin eksik olduğunu konuşmazsınız çünkü ikiniz de farkındasınızdır ama adını koyamazsınız. Ve belki en tehlikelisi bu duruma alışırsınız. Her evlilikte böyle olur diyerek geçiştirirsiniz. Oysa her evlilik böyle olmak zorunda değil. Rutinleşmiş cinsellik fiziksel tatmini sağlasa da duygusal doyumu eksik bırakır. Evlilikte cinsellik ilişkinin aynasıdır. Ne kadar özen gösteriliyorsa o kadar ışıldar. Onu sıradanlaştırmak da özelleştirmek de çiftin elindedir” dedi.